Bu Blogda Ara

21 Eylül 2013 Cumartesi

2010 Sevilla Flamenko Bienali’nden izlenimler




Her yıl olduğu gibi bu yıl da İspanya’daydım. Genellikle Eylül ayı’nı tercih ediyorum çünkü hava sıcaklığı biraz daha dayanılabilecek seviyeye geliyor. Sevilla ‘ya 5. gidişim. Her sene 1 ay vakit ayırabiliyorum çünkü Türkiye’de dans dersleri veriyorum ve çeşitli gruplarda dans ediyorum. Hem kendimi geliştirmek hem de motivasyon olması için mutlaka gitmeye özen gösteriyorum. Bu yıl daha çok Bienal izlemek için gittim. İki senede bir Sevilla’da gerçekleşen Flamenko gösterilerinde bu yıl çok izlemek istediğim pek çok isim vardı. Aylar öncesinden internetten biletlerimi aldım ve doya doya Flamenko izledim. Bu yıl harika iki eğitmen ile tanıştım ve hergün 4 saat ders aldım. Fikrimi değiştiren iki eğitmen Manuel Betanzos ve Andres Pena’dır. Flamenko dansı ile ilgilenenlere bu eğitmenleri tavsiye ediyorum. Aslen İstanbul’luyum 2 sene İstanbul- Ankara arası yolculuk yaparak 2 sene de yerleşik olarak Ankara’da derslerim ile gösterilerime devam ediyorum. Bu yıl derslerimi Ankara’da yeni açılan bir sanat merkezi olan Odeon Sanat Merkezi’nde gerçekleştiriyorum.
15 Eylül- 9 Ekim tarihleri arasında İspanya’nın Sevilla şehri’nde 16.Flamenko Bienali gerçekleşti. Açılışı harika sesiyle Boğa güreşlerinin yapıldığı arenada Toros de la Real, Maestranza’da.”Historias de Viva Voz” adlı konseriyle Miguel Poveda yaptı. Gösteriler yoğunlukla Teatro Maestranza , Teatro Lope de Vega, Teatro Central, Teatro Alameda’da gerçekleşti.Tiyatroların büyüleyici atmosferi ile flamenkonun hüzünlü, neşeli, tutkulu, ateşli sanatı birleşince tadına doyulamayan anlar, saatler, günler yaşandı. Bienal’de pek çok ünlü sanatçı yer aldı. Ben bir dansçı olarak daha çok dans gösterilerine gitmeyi tercih ettim. Hayran olduğum dansçılardan birçoğu bu Bienal’de dans etti. Eva Yerbabuena, Rocio Molina, Pastora Galvan, Concha Jareno, Andres Marin, Jose Maya, Javier Baron, Antonio Canales ( konuk sanatçı) Farruquito’yu izleme fırsatını buldum . Dansçıların yanında takipçisi olduğum ve çok sevdiğim birkaç vokalisti de izledim. David Lagos, Arcangel, Mujerez, Estrella Morente, Marina Heredia izleyebildiğim birkaç vokalistti. Ayrıca gitar konserleri de vardı. Paco de Lucia, Tomatito, Nino de Pura gibi. Fakat bu konserlere gidemedim. Paco konseri biletleri çok önce tükenmişti ne yazık ki. Yine de İstanbul’da bu yıl kendisini dinleyebildiğim için biraz olsun avunabildim.
Bazı dansçılar kumpanyaları (dans company’leri) ile gösteri yaptılar. Bazıları tek kişilik gösteri sergilediler. Bundan önce sadece 2002 Bienali’ni izleme şansım olmuştu. Geçmiş yıllara göre flamenko gösterilerinin daha çok Tiyatral unsurlar içerdiği ve modern dans ile birleştiği en belirgin farklardan. Hemen hemen pek çok dansçı bu tarz gösteriler sundu bizlere. Bazıları bu karışımı çok iyi özümseyip yansıtsalar da bazılarının üzerinde fazlaca sırıttı. Flamenko flamenko olmaktan çıkmıştı ve eski tadı alamadım açıkçası. İzlemeyi çok istediğim, Türkiye’de sadece videolardan ya da Youtube’dan takip edebildiğimiz isimler sahnede performans sergilediler ancak hayal kırıklıkları oldu. Örneğin Farruquito “Puro” dediğimiz saf flamenko’yu, bir Çingene olarak ve Flamenko tarihine adını yazdırmış köklü bir Çingene ailesinin bir ferdi olarak, en iyi tanıtan, yansıtan , yaşatan bir dansçı olmasına karşın trend’e uyum sağlamak istemiş olacak ki Latin müzikleriyle bir karışım yaparak bizlerin karşısına çıktı. Okulda ve çevremde pek çok kişiyle fikirlerimizi paylaştığımızda hep aynı hayal kırıklığı ile karşılaştım. Yenilik tabi ki kesinlikle gerekli ancak belki bazıları gelenekleri asla terk etmemeli ve bize geçmişi unutturmamalı diye düşünüyorum.
Başka bir hayal kırıklığı ise yine hayranı olduğum bazı sanatçıların hazırlıksız sahneye çıkmış olmalarıydı. Enerji düşüklüğü ve organizasyonsuzluk, provasızlık çok çalışılmış, çok özenilmiş, üzerinde çok düşünülmüş gösterilerin yanında hemen sırıtıyordu. Yani artık daha bilinçli bir Flamenko izleyicisi var bence. Ve çıta biraz yükseltildi bazı sanatçılar tarafından o yüzden bundan sonraki senelerde izleyici bulabilmeleri için daha iyi hazırlanmış olmaları gerektiğini umarım kendileri de fark etmişlerdir.
Çok iyi produksuyonlu gösteriler vardı örneğin Eva Yerbabuena ve Rocio Molina gösterileri yönetmen, ışık, sahne düzeni, dekorları ile çok profesyoneldi bunun yanında çok samimi , çok sıcak bir atmosferi bize yaşatan konserler de oldu örneğin David Lagos, Mujerez Jerez’den geldiler ve bizlere oranın samimi havasını yansıttılar.Yine değinmeden geçemeyeceğim bir isim de muhteşem sesi, güzelliği ve sadeliğiyle Marina Heredia .3. albümü “Marina Heredia “ ile Teatro Lope de Vega’da sahne aldı. Granada’lı 30 yaşındaki genç sanatçı açılış ve kapanışı popüler şarkılardan sınıfından kabul edilen Pregones ile yaptı . Olgun ve aynı zamanda taze ve parlak bir sese sahip olduğu söylenen şarkıcı Tangos, Fandangos del Albaicin, Minera y Levantica, Malaguena, Solea, Siguirilla, Bulerias, Alegrias, Rumbas formlarını seslendirdi. Konserin sonunda süpriz olarak ise Alegrias formunda Farruquito dans etti. Ayrıca gösterisinin diğer bir konuğu da Parrita idi. Birlikte düet yaptılar. Yine konuk gitarist Diego del Morao gitarıyla büyüledi. Gitarda Jose Quevedo Bolita ve Luis Mariano Palmas ve Koroda Anabel Ribera, Toni Nogaredo ve Jara Heredia Perküsyonda ise Paquito Gonzalez yer aldı.
Melis Cangüler

Yazı tarihi: Eylül 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.